Kiralık Fotoğraf Makinesi
  • Kiralık Ekipmanlar

Türk sineması, 1960'lı yıllarda, melodramlar, halk güldürüleri, sosyal içerikli dramlarla varlığını sürdürmekteydi. Bu durum izleyici ile sıcak bağlar kurarken 70'li yıllara gelindiğinde durum değişti ve siyaset ağırlıklı olarak filmlere girmeye başladı. Anlatımların oldukça güçlendiği dönemde, sağlam örneklere rağmen sinema salonları yavaş yavaş boşalmaya başladı.

70'li yılların en önemli simgelerinden biri önce Avrupa ülkelerinde başlayan sonra Amerika'ya ve ardından da Türkiye'ye gelen 68 kuşağı diye de adlandırılan özgürlük hareketleriydi. İnsanlar akın akın sokaklara dökülüyor, insan hakları, eşitlik özgürlük ve vicdan özgürlüğü gibi konular için eylemler yapıyorlardı. Bu eylemler Türkiye'de de oldukça yaygınlaşmış hatta maalesef ki çoğu zaman çatışmalara dönmüş haldeydi. 1980 darbesine kadar devam edecek olan süreç içerisinde gerek polis-halk, gerek işçi-patron, gerek öğrenci-hükümet arasında birçok anlaşmazlık ve çatışma devam etmekteydi. Bu karışık giden siyasi ortam da elbette ki sinemaya yansıdı ve 60'lardaki Yeşilçam anlayışı biraz daha değişerek yerini politik ve sosyal olaylara bıraktı.

Politik ve sosyal hayatın 70'lerde sinemaya girmesinin iki önemli nedeni vardı. İlki televizyonun icadı ile insanların birer birer sinema salonlarından çekilmesi dolayısıyla sinema yapımcılarının da elini eteğini sektörden çekmesi oldu. İnsanlar hem sokaklara çıkmaya korktuğu için hem de televizyonlarından ayrılmak istemediği için artık sinemaya gitmek istemiyorlardı. İkinci neden ise sinemayı bırakmayan grubun sermayesinin az olması ve dönem şartları nedeniyle köyden kente göç, işsizlik gibi hikayelere kendilerini bırakmaları oldu. Tüm bu sermaye yetersizliğinin yanında 70'ler çok başarılı yapımlara sahne olmadı da diyemeyiz. "Gelin", "Düğün", "Diyet", "Bereketli Topraklar Üzerinde", "Kibar Feyzo", "Sensiz Yaşayamam" gibi başarılı yapıtlar hep bu dönemde sinemaya kazandırıldı.

70'ler sineması dediğimizde Yılmaz Güney'i anmadan geçmek olmaz. "Umut", "Arkadaş", "Endişe", "Sürü" hem Güney için hem de Türk sineması için yadsınamayacak yapıtlar. Fakat bu dönemde Yılmaz Güney siyasi kimliği ve duruşundan dolayı daha çok ön plana çıktı. Filmleri ancak yıllar sonra gerçek değerini kazanırken sanatçının tavrı hem o yıllara hem günümüz sinemasına damga vurmaya devam ediyor.

Dönem içinde en çok yer bulan konulardan biri de özellikle Almanya gibi yabancı ülkelerde yaşayan ve çalışan Türk işçileriydi. Hem onlar seyirci kitlesi olarak seçiliyor hem de beyazperde de onların hayatı anlatılıyordu. Gurbet temasının en hakim olduğu filmler arasında "Almanyalı Yarim" ve "Almanya Acı Vatan" yer alıyor.

70'li yılların temeli olan gurbet, sosyal olaylar, geçim sıkıntısı 1980 darbesine kadar sinemada yer bulmaya devam etse de, izleyici kitlesini çok sağlam tutamadı diyebiliriz. Çok değerli filmlerin yeri yıllar sonra belirlenebildi hatta bazıları unutuldu. Ama yasaklı dönemlere gelene kadar halkın TV karşısında oturmasının yanında Türk sineması varlığını korumaya devam etti ve 80'lerin arabesk dönemine kendini hazırlamaya başladı.

 

Paylaş!

Benzer Blog Yazıları

19.04.2024 17:11:27